top of page
Yazarın fotoğrafıOrhan Şallıel

1980'lerden 2020'lere değişenler üzerine...

Güncelleme tarihi: 25 Nis 2020


1979 yılında (Sevgili dostum Selim Aykal'a teşekkürler hatırlattığı için) Konservatuara başladığımda Müziğin hayatımda nasıl bir yer kaplayacak olduğunun daha henüz farkında değildim. Ama Müziğe Aşıktım onu biliyordum.


Okul binamız güzeldi ağaçların arasından geçip ulaşıyordunuz. Beşiktaş Yıldız'daydı. Evet evet o zamanki adı İstanbul Devlet Konservatuar idi. Şimdi Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarı değişti. Hem de çok...


O zamanlar YÖK tabii ki yok! Biz Kültür Bakanlığı'na bağlıyız! Konservatuarlar (Devlet Statüsünde olanlar) Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı. Aramızda organik bir bağ var. Organik kavramı da çok değişti o günlerden bu yana neyse...


Bu ne demekti? Tabii Konservatuar mezunları okulların sınavlarına; Devlet bünyesindeki Orkestralara, Koro ve Topluluklara, diğer Opera, Tiyatro, Bale gibi sanat kurumlarına girebilme ihtimallerinden emin olarak giriyorlardı. Şimdilerde çok değişti...


"Emin" dedim ya yanlış anlaşılmasın tabii ki o kurumlara girebilmek için girilen sınavlar ve Jüri karşısında başarı elde edebilmek çok ama çok zordu. Bırakın kurumlara Konservatuarın herhangi bir bölümüne girmek için 100'lerce başvuru oluyordu. Kontenjan sayısı belli idi. Çünkü ileride sektörde doğabilecek ihtiyaçlar gözetilerek bu kontenjan listeleri hazırlanıyordu. Örneğin benim girdiğim yılda 350'nin üzerinde Müzik bölümüne başvuru olmuştu fakat biz 22 kişiydik girebilen.


Torpil var mıydı o zaman? Olsaydı ben kesin giremezdim bir tek onu biliyorum. Bu ileride sektörde

doğabilecek ihtiyaca göre kontenjan planlaması işi nasıl oluyordu?


O zaman hiç kabullenememiştim çünkü beni Fagot'a almışlardı oldu mu yani? Ben hayatımda görmemişim bu aleti bu yapılır mıydı hiç bana? Ama olsun o sayede Orkestra Şefi oldum.

Efendim ileride okuldan ayrılacak mezunlar da gözetilerekten Okulun Senfoni Orkestrasında hiç eksik bir enstruman olmaması için böyle yapılırdı. Gerçekten de ben 2. yılda başladım Okul Orkestrasına ve inanılmaz iyi gelmişti. Durum şimdi böyle mi?


Torpil var mı?


Her neyse 1 yıl geçti ve 2. yıl 1980 okul 1 eylülde açıldı ve 12 Eylül sabahı Babamla Annem beni hafifçe dürterek uyandırdı.


- Orhan oğlum kalk Darbe oldu! bugün Okul yok!

???? Anlamadım Darbe mi? O da ne demek?


Troleybüsler vardı boynuzları çıkardı ikide birde. (Ülkedeki Demokrasi gibi) Okula 23A ( Bebek-Taksim) ile 3 hat değiştirerekten varabilirdim ancak. Fagot'u sevmemiştim başta hep Hocam Mehmet Ali Boğuç'a yalvarırdım. Başka bölüme alınabileyim diye. Elinden bir şey gelemedi. İyi de olmuş diyorum şimdi düşündüğümde. Ama onu çok sevdim sonra diploma alıp 17 yaşımda Opera'ya kadrolu giriş sınavını kazandım. Orada hayatımı değiştirecek şahsiyetler tanıdım ve şimdiki hayatıma dair çok önemli kararlar aldım.


Duyar gibiyim bazılarınızı ...


17 yaş mı? Kadro mu? Memuriyet mi?


Hepsine Evet!


Şimdi de sıra bende, Şimdi bu mümkün mü?


Yıl 1984 bilgisayarla müzik yapılabileceği bir teknoloji çıktı!


MIDI protokolu bu yolu daha da mümkün kılmıştı.


Türkiye' ye giren 3. bilgisayar benimdi ve gelecek buradaydı ve daha henüz bu bir başlangıçtı.


Sequencer programları ve notasyon programları ve tabii ki "İnternet" şu an ne kadar şanslı olduğumuzu unutmamak gerek. Notalarımızı hep elle yazardık. Hep kesik uçlu dolma kalem seti arardım. Bulunca da Su zımparasının üzerine yazaraktan en doğru el pozisyonuna getirmeye çalışırdım. Güzel yazı yazmak çok önemlidir.


Az bilinen, merak ettiğiniz bir Operayı, Senfoniyi dinleyebilmek ancak Konserde ya da Radyo'da çalınırsa mümkündü. Notası kütüphanede ise görebilirdiniz ancak. Kasete doldurması için gittiğiniz plakçı size 1 ayla 3 ay arası süre verirdi. Durumlar çok ama çok değişti.


Kötüye de iyiye de ne yönde yararlanacağının kararı bize kalmış sadece...



220 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page