top of page
Yazarın fotoğrafıOrhan Şallıel

2 Lokomotif Meslek Bestecilik ve Orkestra Şefliği

Güncelleme tarihi: 25 Nis 2020


Uzun bir aradan sonra, Meksika'dan yazıyorum bu yazıyı. Saat 3.03 sabaha karşı. "Uyku düzeni bozuk, tabii uyuyamıyorsun bari bir şeyler yaz" dedim kendi kendime.


Başlıkta yazdığım konuya gelelim. Bir ülkenin müzik hayatına yön veren 2 lokomotif meslek dedim ben, çünkü lokomotifler önde gidip diğer vagonları çekerler.


Diyelim geldiğin ülkeyi dünyada temsil edeceksin. Sınırdan geçerken ilk önce pasaportunu sorarlar gösterirsin. (Vize de var tabii öyle her geleni almazlar).


İşte bizim de Kültür ve Sanat adına göstereceğimiz pasaportumuzu belirleyen ülkemizde yapılmış olan üretilerdir sanatçı kişiliğimiz ve seviyemizdir.

Yani besteler demek istiyorum. Onu da kimler üretir? Besteciler üretir.

Senin ülkeni temsil edeceğin, gittiğin yerde de senden beklenen, hatta istenen, elindeki yegane ve en önemli eserleri üretenler senin Bestecilerindir. El oğlu besteciler 2. önem taşır.


Bestecilik Batı müziğinde veya herhangi bir müzikte çok önemlidir. Okuluna gidersin ülkemizde var. Durum biraz karışık ve ümitsiz olsa da var buna da şükür.

Girersin bölümüne, sana hocan bazı teknikler gösterir. Armoni, Kontrpuan, Orkestrasyon, Stil, Estetik gibi. Bu öğrendiklerini özümser, kendi süzgecinden geçirirsin. Bunu çoğu zaman taklitlerle yaparsın, senden önce gelmiş geçmiş önemli bestecilerin müzik dünyasına kazandırdıklarını kullanarak onların stilinde taklitler yazarsın. Wagner, Verdi, Berlioz, Beethoven, Mozart. O bestecinin stilini taklit ederek kavramış olursun.

Ama taklit, taklit nereye kadar? Gün gelir kendini bulman gerekecektir bu işin en zor tarafıdır. Ölene kadar bulamamış bir çok besteci vardır ama adlarını bilmeyiz.

Özgünlüğünü bulman ve o bulduğunun nasıl olduğu önemlidir. Yoksa hayatını başka yollarla kazanmak durumunda kalabilirsin. O da bence hiç kötü bir durum değil tarihta örnekleri çok.


Özgünlük hakkında; hatırlıyorum müzik tarihi öğretmenimiz Filiz Ali bir gün bir şey sormuştu ve sonra kendi de cevap vermişti. "Bence bir bestecide olması gereken en önemli özellik Zevktir" demişti. Evet zevk çok önemli. Eserini yazarken senin zevkin en önemlisi. Teknikler 2. plana düşüyor. Onu zaten her yerden veya herkesten öğrenip kullanabilirsin. Amma ve lakin zevk ve estetik sadece sana aittir. Onu da sadece yaşanmışlıkların, hayata yaklaşışın, duyguların ve diğer disiplinler hakkındaki merakın, aşkların, aldatılmışlıkların, hayal kırıklıkların, kayıpların... sayesinde kazanırsın.


Liste uzar da gider ama bil ki bunları kitaplarda bulman zordur. Sırrı hayatın içinde saklıdır. O yüzden yaşa yaşayabildiğin kadar, ama düşün hep, hisset. Bir şey yazıyorsan zevkle ve zevkli yaz. Çalan da zevk alsın, dinleyen de. Yazmış olmak için yazma, sınıf geçmek için yazma!

Yazdığın şey bir daha çalınmak istensin, dinlenmek istensin. Bu detayı asla kaçırma! sakın atlama!

Diyelim bir yerden eser siparişi aldın. Para kazanabilirsin ama bir daha çalınmak, dinlenmek istenmeyecek bir şey üretmek için saatler, günler, aylar ve hatta yıllar harcamak sana mantıklı geliyor mu?

Hem de diyelim bu siparişi büyük bir yerden aldın. Sürdürülebilirlik ihtimali var bu desteğin. Eğer sen bu fırsatı zevksizce harcarsan ne olur düşündün mü? Tabii ki en başta bu senin bileceğin iş gibi görünebilir. Ama biliyor musun gerçekler hiç de öyle değil.

Sen kötü, zevksiz bir iş çıkardığında o destek kaynağını bombalamış olursun.

O kaynaktan gelecekte beslenme ihtimali olan gelecek kuşakların da günahına girmiş olursun. Lütfen bunun bilincinde ol ve öyle adım at.

Ben besteciyim istediğimi yazarım argümanının arkasına sığınıp Ruhi Mastürbasyon yapma.

Sonra biz Orkestra Şefi olarak orkestra ve dinleyici karşısında seni nasıl savunacağımızı bilemiyoruz. Acı bize, acı çalanlara ve dinleyenlere.


Bestecilik bu yüzden en önemli ve en sorumluluk taşıyan meslektir bana göre.

Sen dinleyicine müziği sevdirebilirsin de uzaklaştırabilirsin de. Her şey senin ellerinde. Bu günkü durumu değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum.


Gelelim Opera, Orkestra şefliğine sonra da Türk Müziği, Halk Müziği topluluk veya koro şefliğine. Sizler de çok önemli bir sorumluluk taşıyorsunuz. Batı müziği eğitiminde bu işin bölümleri var. J.B. Lully'den bu yana çeşitli ülkelerde bu sanat geliştirilmiş. Ekoller oluşmuş, gelenekler, teknikler geliştirilmiş. Bazılarının sandığı gibi elini kolunu sallıyorsun işi değil bu iş.

Tüm saygımla, meslektaşlarımın çoğu özellikle diğer türlerde bu işi hem eğitim tarafında hem de icraat tarafında pek kavrayamamışlar gibi görünüyorlar.

Bu eğitim tarafının eksikliğinden kaynaklanıyor bana göre. Çünkü bu alanda pek çalışma yapılmamış. Belki de birilerinin işine de gelmemiş olabilir. Buna Batı Müziği dünyasında da az rastlanmıyor değil.

Şeflik zaten muğlak bir meslek al değneği eline işte oluverdin bir şef sonra iyi midir? Kötü müdür? nasıl anlatacaksın. Adam/Kadın şef işte.

Yani şimdi bir örnek Berlin veya New york ya da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının baş kemancısını Çemişkezek kent orkestrasına oturtalım. Konseri de Ramazan ağabey yönetsin. 10.000-100.000 kişi de izlesin. Konser sonunda herkes Ramazan ağabeyi hatırlar ve bilir. Çok az kimse baş kemancının ismini, kalitesini farkını anlar ve hatırlar. Belki bu yüzden de büyük şefler hayatlarının son dönemeçlerinde, dostlar alışverişte görsün diye öğrenci yetiştirmeye başlıyorlar. Çünkü iş çok muğlak sesi yok sadece havayı dövüyor ve artistlik yapıyor. (Bu günlerde artistlik yapmak deyimi moda oldu ya)


Ama tekrar söylüyorum bir ülkede iyi besteciler, iyi şefler ne kadar çok olursa, bu alanlarda gençlerin yetiştirilmesi için tüm kurumlar cesaret verici yapıcı adımlar atar ve sorumluluk alırlarsa; o ülkenin müzik kültüründe ilerleme daha çabuk ve gerçek olur.


Aksi halde durum pazar yerinden hallice esnaflar ve işi bilmeyen tüccarlar tarafından işgal edilmiş bir şekil alır. Bu da hiç bir ülkeye yakışmaz.


Not: 6940 sayılı kanunda Orkestra Şefliği hakkında atama kıstaslarını içeren maddeler kaldırıldıktan sonra durum çok daha vahim ve ön görülemez hale gelmiştir.

O maddelerin tekrar yerine konulması çok yerinde olacaktır.

Nasıl Ülkenin temsili için Berlin, Tokyo, New York gibi şehirlere çaycı kalitesinde büyükelçi ataması yapılmamalı ise, önüne gelenin şef olabileceği bir duruma da sebep olunmamalıdır. Bu hatadan bir an önce dönülmelidir.

166 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page